Otların Rüzgarlı Öyküsü

Yel değirmenleri, begonvillerin yaseminlerin süslediği masalsı sokakları, rengarenk ahşap kepenkli taş evleri ve egeye özgü lezzetlerin sunulduğu sofralarıyla Alaçatı'nın ot festivali; balıkçı teknelerinin barındığı nostaljik iskelesi, sanat sokağı, zeytinyağlı yemekleri ve bağ rotası ile Urla'nın enginar festivali ile yarımada canlanır ve ilk bahar yaz turizm sezonu başlar.
Ot festivalleri öncesinde Çeşme'in rüzgar sörfüyle bilinen Alaçatı Köyü, ilki 2010 yılında sadece 1 gün yapılan "ot festivali" ile gastronomi yönüyle adını duyurdu. Sonrasında kısa sürede ve hızla ayağa kalkan taş evleri, butik otelleri, butik restoranları ile "köy" olmaktan çıkıp şirin bir kasabaya dönüşerek çok keyifli turistik bir lokasyon haline geldi. Her yıl baharın gelişini müjdeleyen yenebilir otların coşkusu ve gördüğü yoğun ilgiyle her geçen sene daha zengin bir içerikle yapılan festivalin süresi de 3 gün oldu. Pandemi döneminde 2 yıl ara verildikten sonra müdavimlerinin özlemle beklediği festival "otların rüzgarlı öyküsü" ile kaldığı yerden devam etti. Son 2 yıldır perşembe günü öğleden sonra renkli belediye bandosu eşliğindeki büyük kortej yürüyüşü ile açılışı yapılan festival Cuma, cumartesi ve Pazar olmak üzere 3 gün boyunca dopdolu programıyla rengarenk bir festival içeriği ile gerçekleşiyor. Çeşme Belediyesi'nin ev sahipliği yaptığı Alaçatı Ot Festivali'nde yenebilir otlarla hazırlanmış ev yapımı yemekler, börekler, tatlılar, reçeller, elişi dekoratif ürünler, takılar standlarda yerini alıyor. Çeşmeli, Alaçatılı kadınların bir gün önce evlerinde pişirip özenle ambalajladıkları birbirinden farklı otlu yemekleri, incecik yaprak sarmaları, Boşnak böreği, Arnavut böreği, otlu gözlemeleri, köy ekmekleri standlarda en göz alıcı haliyle sıralanıyor.

Şevketi bostan, radika, gelincik, karabaş, ebegümeci, kenger (deve dikeni), turp otu, kazayağı, arapsaçı, hindiba, pazı, ısırgan, labada, sarmaşık otu… Köküyle, yaprağıyla, çiçeğiyle yenebilir otlar, Ege'nin sofralarına baharı, sağlık, şifa ve lezzeti getiriyor. Doğanın sunduğu tazecik otlar taze zeytinyağı, soğan, sarımsak ve limonla buluşarak kavurmasından salatasına, çorbasından böreğine yemyeşil bir tazelik sunuyor.

Her yıl farklı bir tema ile o temaya uygun etkinlikler, yemek yarışmaları, söyleşiler, sergiler ve tadım atölyeleri yapılan festivalde ziyaretçiler bölgeye özgü otları ve yemek kültürünü tanıma şansına sahip oluyorlar. Geçtiğimiz yıl benim de "Balkan mutfağında otlu tarifler" yemek atölyesi etkinliği ile programda yer aldığım festivalin teması "yeniden doğuşun festivali"ydi. Alaçatı'nın kendine özgü havasında keyifli bir hafta sonu geçirmek, enerji depolamak, bölgenin ot kültürünü ve lezzetli zeytinyağlı yemeklerini, el açması otlu böreklerini, gözlemelerini, ev yapımı kokulu reçellerini tatmak istiyorsanız Alaçatı Ot Festivali sizi bekliyor.

Sakız enginarın özellikleri

Sakız enginarını diğer enginar cinslerinden ayıran ilk özelliği çiğ olarak yenebilir olmasıdır. Yapısal olarak da farklıdır. Daha sıkı olan yapraklarıyla kapalı lale formundadır ve çanak kısmı daha beyazdır. Yaprak uçlarında çok sivri dikenleri yoktur. Yapraklı olarak pişirilerek hem çanak kısmı, hem yaprak dipleri hem de sap kısımları yenmektedir. Olgunlaştıkça yaprakları dışa doğru açılmaya başlar. Zeytinyağlısı, kuzu etlisi, iç baklalısı pişirilir, pirinçli dolması yapılır, yaprakları kurutularak çay olarak demlenip içilir. Tarlada tohum için bırakılar enginarlar mayıs sonuna doğru muhteşem mor çiçekler açarlar. Bu mor çiçekler uzun süre rengini ve şeklini koruduğundan dekoratif amaçlı kuru vazo çiçeği olarak da satılır.

Enginar'ın Kalbi Urla'da Atıyor

Urla'nın coğrafi işaretli ürünü "Urla Sakız Enginarı" 10 yıldır gerçekleşen festivalleriyle Yarımada'nın ve Urla'nın gastronomideki yönünü güçlendiren simgesel ürünlerin başında geliyor.

10 yıl önce enginar üreticilerinin desteklenerek enginar üretiminin çoğalması amacıyla Urla Belediyesi'nin ev sahipliğinde sadece bir gün gerçekleşen üretici-tüketici buluşması gördüğü yoğun ilgiden sonra "Urla Enginar Festivali" olarak devam etti. 2-3 yılın sonunda hedefe doğru hızla ilerledi üreticiler. Enginar tarlaları giderek çoğalıp üretim artarken Urla Sakız Enginarı, bölge dışından İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerden talep görmeye başladı. Festivaller turizme katkı sağlarken enginar satışları da üreticiyi mutlu etti. 7 yıldır Urla'da yaşayan bir İstanbullu olarak enginar tarlalarının çoğalışına, festivale her geçen sene daha çok ziyaretçi gelişine şahit oluyorum. Ürün odaklı festivallerin bölge üreticisine, tarıma, bölge halkının tarımsal kalkınmasına, mutfak kültürünün tanıtılarak yaşatılmasına sağladığı katkıyı önemsiyorum. Urla'lı kadınlar köylerinde, evlerinde kış boyunca bu festivale hazırlanıyorlar. Kimi el işi ürünler, süs eşyaları yapıyor kimi reçeller, konserveler hazırlıyor.

Bu sene 3-4-5 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek olan festival kapsamında daha öncekilerde olduğu gibi yine üreticiler heyecanla sakız enginarlarını tarlalardan tezgahlara taşıyacak, enginarlı yemekler yarışacak, salatasından tatlısına enginarlı lezzetler sunulacak, tadımlar yapılacak. Urla meydanında ve Malgaca'da kurulan rengarenk tezgahlarda el yapımı ürünler alıcılarıyla buluşacak. Çeşit çeşit ev yemekleri, börekler, reçeller; Sanat Sokağı'nda enginar temalı bir birinden güzel dekoratif ürünler, el sanatları satışa sunulacak. Enginar temalı sahne gösterileri, söyleşiler, müzik dinletileri ve pek çok renkli etkinlikle Urla, festival misafirlerini ağırlayacak.