Haydi Kaş'a Gidiyoruz

Haydi Kaş'a Gidiyoruz

Tüplü dalış yaptığımız zaman karşılaştığımız arkadaşlarımızın "Aaaa Kaş'ta dalış yapmadınız mı daha önce?" sorularından, çok yakın dostlarımızın "Artık Kaş'ta tatil yapmalısınız" baskılarından sonra bu sene için Kaş'ı seyahat planımıza almak kaçınılmaz oldu ve bir hafta sonu kaçamağı için sonunda Kaş'a gittik.

Kaş'ın bizi en çok etkileyen yanlarından birisi doğal plajları oldu. Dik bir yamacın hemen altında, dağın doğrudan denizle buluşmasına fırsat vermeden kendine yer açan doğal sahili ile ilk gördüğümüz plaj Kaputaş oldu. Kaş'a çok yakın olmasa da Kaş-Kalkan arasında sefer yapan dolmuşlarla veya park yeri bulma riskini alabilecek cesur şoförlerle araç ile gidilebilen bu plajın doğal güzelliği dışında en iyi yanlarından birisi belediyeye ait olması. İsterseniz burada, hatta özel plajlardakinden daha uygun fiyatlara, şezlong ve şemsiye kiralayabiliyorsunuz.

Araç parkı yeri bulma bizim alabileceğimiz bir risk değil diyenler için Kaş yarımadasında (Çukurbağ diye geçiyor) da belediyeye ait plajlar bulunuyor. Bunlardan biri Kaş marinanın tam karşısındaki İnceboğaz Plajı. İnceboğaz hem Kaş merkezde konaklayanlar için hem de birçok butik konaklama tesisinin bulunduğu yarımadada kalanlar için ideal bir konumda. Burası da yine belediyeye ait olduğundan içerisinde tesis bulunuyor. Buranın tek dezavantajı plajının çok uzun olmaması. Biz gittiğimizde şezlong bulamayanlar arkada kayalıkların arasına koydukları portatif kamp sandalyeleri ve kendi getirdikleri şemsiyelerle sorunu çözmüştü.

Daha uzun bir plaj arayanlar ve park sıkıntısı yaşamak istemeyenler içinse en güzel alternatif yarımadanın biraz daha ilerisindeki Kaş Belediyesi Halk Plajı. İnceboğaz mesire yerinin içindeki (bir önceki İnceboğaz ile aynı isme sahip ama aynı konum değil, uyaralım) bu plajda ister taşlık sahilde, ister platformların üzerindeki şezlonglarda, isterseniz de çimenlerin üzerine sereceğiniz havlunuzla güneşlenip denizin tadını çıkartabilirsiniz. Buranın imkanları park yeri veya tesislerin büyüklüğü de göz önüne alındığında çok daha fazla.

Ulaşım yöntemi olarak sadece yürümeyi tercih edenler ve plaja ücret ödemeye gerek yok diyenler için ise önerebileceğimiz plaj Küçük Çakıl Plajı. Burası şehir merkezinde, daracık merdivenlerin sonundaki minik bir girintinin ucunda. Adından da anlaşılacağı üzere küçük ama gerçekten çok küçük! Küçük olmasının, popülerliği üzerinde neredeyse hiçbir olumsuz etkisi yokmuşçasına da çok kalabalık. Kalabalıktan etkilenmeden havlusunu kumların üzerine serip güneşlenmeyi seven herkesi ağırlamaktan da çok mutlu.

Kaş'ta özel plajlar da var. Yarımadada yer alan Hidayet Koyu'ndaki Blanca Beach, Küçük Çakıl'ın komşusu Derya Beach ve Çınarlar bunlardan bazıları. Derya Beach aynı zamanda simgeleşen kokteylleri ile de Kaş'ın çok tercih edilen mekanlarından birisi.

Kaş, plaj çeşitliği anlamında zengin olsa da şehir merkezinde gezilecek yerler konusunda aynı derecede bonkör değil. Kaş limanına yakın Likyalılar döneminden kalan ve ücretsiz gezilebilecek Antiphellos Amfitiyatrosu, Uzun Çarşı'nın başındaki yine Likyalılar döneminden kalan Aslanlı lahit ve Kaş'ın ikonikleşen Uzun Çarşı'sındaki tarihi evler görülmesi gereken yerler listesini doldurmaya çalışıyor. Şehir dışına gitmek isterseniz de Saklıkent Kanyonu'nda buz gibi suyun içinde yürüyüş ve Kekova tekne turu ile listenizi zenginleştirebilirsiniz.

Gündüz neler yapacağımızı belirlediğimize göre sıra geldi akşamları Kaş'ta nerede ne yiyebiliriz konusunu aydınlatmaya. Kaş bu konuda oldukça iddialı ve konuklarına çok farklı mutfaklardan lezzetler sunuyor.

Kaş'a gittiğimiz ilk günün akşamında, Uzun Çarşı'da biraz dolaştıktan sonra akşam yemeği için sıra sıra dizilmiş mekanlardan birini seçmemiz gerekti. Hemen telefonumuzun notlar bölümüne girdik ve notlara eklediğimiz, yazımızın başında belirttiğimiz 'Kaş sever' dostlarımızın tavsiyelerini gözden geçirmeye başladık. İçlerinden birinin yanında 'mezeleri, ortamı, deniz ürünleri ve salataları güzeldir. Balkonundaki masalarının manzarası enfestir' notu bulunuyordu. Haritadan baktığımızda ise sadece iki dakika yürüme mesafesi uzaklıkta olduğunu görünce o akşamki rotamız belli olmuştu. Nereid'ten içeri girince bizi ilk olarak begonviller ve onlarca çeşitle dolu meze dolabı karşıladı. Mezelerden büyülenmişçesine daha yerimize oturmadan deniz börülcesi, atom ve Girit ezmesi siparişimizi verdik. Klişeleşmiş olsa da bizim için olmazsa olmaz tereyağında karides-kalamarı ve servis görevlisinin tavsiyesi ile müdavimlerin gelmeden bir gün önce sipariş ettiklerini belirttiği spesiyalleri lavinyayı da söyledik. Dışı kabak, iç malzemesi ise kalamar, havuç ve kaşardan oluşan bir ara sıcak lavinya. Her gün sınırlı sayıda yapıldığı için de önceden sipariş vermeyi tercih edenler oluyormuş. Nereid deneyimimizi özetlersek; yediğimiz mezeler mekanın ambiyansı ve harika müzikleriyle birleşince Kaş'taki ilk akşamımızın çok keyifli geçtiğini söyleyebiliriz.

Nereid'den sonraki durağımız ise Kaş tava dondurmacısı oldu. Bunun için Cumhuriyet Meydanı'ndaki dondurmacıya gittik ve tezgahında gerçek meyvelerin süt, sahlep ve vanilya ile buluşmasını izledik. Alttan soğutulan metal bir tezgah üzerinde, spatula ile taze meyvelerle (isteğe göre çikolatalı fındık kreması da ekleniyor) hazırlanan bu karışım incecik bir tabaka halinde tezgaha yayılıyor. Buz tutan tezgah sayesinde de anında soğuyarak dondurma haline geliyor ve taze taze servis ediliyor. Doğal meyvelerden yapıldığı için kalori konusunda daha masum olduğunu düşünerek yaz akşamlarının olmazsa olmazı sahilde yürürken dondurma yeme aktivitemizi de tamamlamış olduk. Yalnız baştan uyaralım; çok tatlı sevenler için tadı biraz hafif kalacaktır.

Kaş'taki ikinci günümüzde bir taşla iki kuş vurmak için en yakın Yunan adası olan Meis'e gittik. Meis Ferry Lines ile yaklaşık 20 dakikalık feribot yolculuğunun sonunda Kaş'ın tam karşısındaki Meis adasına vardık. Tabii ki buradan Yunan lezzetlerini tatmadan dönemezdik. Meis'te önerilen üç restoran vardı; Alexandra's Restaurant, Lazarakis ve Athina Seafood Tavern. Biz içlerinden Alexandra'yı seçip denize sıfır, Kaş manzaralı masalarından birine oturduk. Yunan salatası, sardalya, ızgara ahtapot, vazgeçilmezimiz olan kalamar, mücver ve kızartılmış Yunan peyniri olan saganaki sipariş ettik. Yemeklerin tadına bakmadan önce ilk dikkatimizi çeken porsiyonların büyüklüğü oldu, kesinlikle önce gözümüz doydu diyebiliriz ki en sevdiğimiz… Leziz mezelerimizi ve deniz ürünlerimizi bitirdikten sonra tam kalkmak üzereyken sempatik servis sorumlumuz bize tatlı olarak krem karamel ikram etti. Buraya giderseniz kesinlikle krem karamelinin tadına bakın deriz!

Günübirlik Meis seyahatimizden sonra Kaş'a geri döndük ve gün daha uzun diyerek akşam yemeğine çıkmadan önce kaldığımız Molino Hotel'de bir dinlenme molası verdik. Kaş merkeze döndüğümüzde ilk durağımız Kaş'ta tanıştığımız Türk ve Arnavut bir çiftin işlettiği Manos restoran oldu. Meis'ten sonra iyi bir geçiş olacak diye düşündük çünkü burada Arnavut ve Yunan yemekleri sunuluyor. Masaların biri hariç hepsi doluydu; o masanın sahipleri de bir saat sonra gelecekti. Maalesef önceden rezervasyon yaptırmadığımız için çok kısıtlı bir vaktimiz vardı ama yine de sahipleri bizi kırmadı ve bize zencefilli fesleğenli domates, erikli caciki, hardallı enginar, midyeli pilav, bademli havuç taratordan oluşan bir tadım tabağı hazırladılar. Birbirinden lezzetli ve yaratıcı bu yemekleri yerken keşke birkaç saatimiz daha olsaydı diye hayıflanarak buradan ayrıldık. Bu arada Manos'un sahipleri her zaman taze ürünler kullanıyormuş ve mezeleri kendi elleriyle hazırlıyorlarmış. Sürekli aynı mezeleri yapmaktan sıkıldıkları için de sık sık yaratıcı ve leziz mezelerle misafirlerini şaşırtmayı seviyorlarmış.

Manos'ta sadece tadım tabağı yiyebildiğimiz için midemizde yer kaldı diyerek Kaş'ta yine çok önerilen bir başka mekan olan Ruhi Bey'e gittik. İçeri girince bizi dopdolu bir meze dolabı karşıladı ve lakerda, ata mezesi, patlıcan salatası ve erikli kapya ile biz yine mezeden devam etmeye karar verdik. Günün sonunda bir öğle ve iki akşam yemeği ile leziz mezelere doyduk diyebiliriz. Bu arada buranın porsiyonları oldukça büyüktü, sipariş verirken bunu mutklaka göz önünde bulundurun.

Kaş'ta son günümüzde aklımıza kalan son bir lezzet noktasına daha uğramak istedik; Zaika. İstanbul'a dönüş yoluna çıkmadan önce Kaş marinadaki yerlerine gittik. Önümüzde salınan yelkenlilerin sadeliği Hatay ve Lübnan lezzetleri ile ünlü şık bir restoran olan Zaika'nın zarif dekoru ile çok uyumluydu. Ocakbaşı konsepti ile hizmet veren Zaika'da meze olarak Toros salata, Hatay usulü mütebbel, közde soğan & sarımsak ve ana yemek olarak da Adana kebap ve çıtır beyti tercih ettik. Sonradan öğrendik ki buranın şaşlığı da çok meşhurmuş. Özellikle çıtır beyti gerçekten damak şenlendirdi diyebiliriz. Mezeler de oldukça dengeli ve lezzetliydi. Kaş seyahatimize burada noktayı koymamız iyi bir kararmış, onu anladık.

Kaş'ın huzurlu atmosferini geride bırakmanın hafif hüznü ile buradan ayrılmış olsak da 'Daha önce Kaş'a gitmediniz mi?!' sorusunu soracak olan tarafa geçmenin haklı gururu içinde Kaş'tan ayrıldık.

Sofra’da Bu Ay

  • Mevsimin Olmazsa Olmazları Elma & Armut
  • Baharat Karışımları
  • Sağlıklı Çocuk Tarifleri
ve Daha Fazlası ...