Kış Turizmi, Kültür ve Gastronominin Buluşma Noktası: KARS

Kış Turizmi, Kültür ve Gastronominin Buluşma Noktası: KARS

Hem kültür turizmi yapmak hem de yerel lezzetlerin tadına bakmak istiyorsanız Türkiye'deki en doğru seçim bembeyaz bir örtüyle masalsı bir atmosfere bürünen Kars olacaktır. Biz de Kars'a bu beklentiler ile gitmiştik ve serhat şehri Kars bize tahmin ettiğimizden de fazlasını sundu. Şehrin merkezinde ve çevresinde gezilecek, görülecek o kadar çok yer varmış ki bu güzel şehir önce bunlarla bizi şaşırttı sonra da hengelden pitiye kaz etinden gravyer peynirine yöresel lezzetleri ile karlı kış günlerinde bize adeta bir lezzet şöleni sundu.

Kars Merkezde Mutlaka Görülmesi Gereken Yerler

Bizim Kars'taki ilk durağımız Tarihi Taş Köprü oldu. Taş Köprü'nün üstüne çıkınca küçük bir Kars turu atmış gibi olduk. Köprünün üzerinden bakarken şehrin kalbini hissediyorsunuz. Sadece kendi etrafımızda dönünce bile Kars Kalesi, 12 Havariler Kilisesi diye de bilinen Kümbet Cami, Ulu Cami ve tarihi hamamları görebildik. Burası adeta geçmişle günümüz arasındaki bir köprü gibi. Sonra Kars Kalesi'ne çıktık. Kalenin içinde aktif yapılar bulunmuyor ama karla kaplı Kars'ın büyüleyici manzarasını rüzgar sesinin uğultusu eşliğinde seyretmek bile başlı başlına bir aktivite. Ama burada bir uyarı yapmalıyız, burası tepede yer aldığı için gerçekten soğuk oluyor. Atkısız ve beresiz gitmeyin lütfen. Sonraki durağımız; çok fazla kişinin bilmediği, Kars'ın savunmasında önemli rol oynayan tarihi tabyalardan biri oldu. Kars'ın Ruslara karşı savunmasında kullanılmak için yüz yıllar önce inşa edilen bu tabyada yürürken, eski günlerin zorluklarını ve savunma mücadelesinin izlerini hissetmek mümkün. İlk gittiğimiz, doğanın hasar verici zorluklarına karşı durmakta zorlanan tabyadan sonra Kafkasya Cephesi Harp Müzesi'ne dönüştürülen ve Kanlı Tabya'ya olarak da bilinen müzeye geçtik. 1828 yılında Rus baskını sırasında şehit olan askerler nedeniyle bu adı alan tabyada savaş döneminde tabyalarda nasıl bir hayat olduğunu canlandırmalardan öğrendik. 93 Harbi'nde Kars'a giren Rusların oluşturduğu Baltık mimarisindeki yapılar da şehrin tarihinde önemli bir yere sahip. Bunların en etkileyicileri ise 'defterdarlık binası' ve 'Çeltikov otel'. Kars'a gitmişken şehrin tarihi mimarisini anlamak adına bu iki bina mutlaka görülmeli.

Serhat şehri olmasından dolayı Moğollardan Selçuklulara, İranlılardan Ruslara kadar çok fazla medeniyete ev sahipliği yapan Kars'ta şehirdeki yapılarda bu mücadelenin izlerini görebilirsiniz. Ermeni kilisesi ve Rus Ortodoks kilisesi olarak da kullanılan Kümbet Camii de bunlardan biri. 12 Havariler Kilisesi olarak da bilinen bu caminin üstünde hala 12 havarinin kabartmaları görülebiliyor. Kafkaslardan Anadolu'ya geçişte bir kapı görevi gören Kars'taki bir diğer benzer yapı da Fethiye Cami. 93 Harbi'nden sonra Baltık Aleksandr Nevski Kilisesi olarak inşa edilen Baltık mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan Fethiye Cami de şehirde görülmesi gereken diğer noktalardan.

Kars'ın Çevresinde Nerelere Gidilmeli?

Kars'ın şehir merkezinden uzaklaşınca Kars'ın sunduğu güzellikler de artarak devam ediyor. Kars'ta günübirlik turlarla da gidilebilen yaklaşık 40 dakika uzaklıktaki açık hava müzesi Ani Harabeleri bu unutulmaz yerlerin ilki. Selçukluların 1064 yılında Malazgirt Savaşı'ndan yıllar önce Anadolu'ya girdiği şehir olan Ani'de gezilecek çok sayıda tarihi eser bulunuyor. Halaskar Kilisesi, Tigran Kilisesi, Polatoğlu Kilisesi ve Büyük Katedral gibi yapılarsa en bilinenlerinden bazıları. Bizim en çok ilgimizi çeken yapı ise Selçuklu mimarisi ile yapılan sekizgen minaresindeki Arapça besmele ile Anadolu'da Türklerin yaptığı ilk cami olan Ebul Menuçehr Camii oldu. Ani Harabeleri'nden çıktıktan sonraki durağımız ise Ardahan sınırları içinde kalan sarp kayalıkların zirvesindeki dağın içinde kamufle olan Şeytan Kalesi oldu. Tarihi tam bilinmiyor olsa da buranın hikayesi de İpek Yolu ile ilgili. Zamanında kalenin yamaçlarındaki kanyondan geçen kervanları korumak için yapılmış. Üç yanı uçurumlarla çevrili olan kalenin ele geçirilmesi o kadar zormuş ki içinde kötü ruhların olduğuna inanılmış; onun için de ona bu ad verilmiş. Doğrusunu söylemek gerekirse sarp kayalıkların zirvesinde, doğayla uyum içinde gizlenmiş bu mistik kaleyi görünce bizim bile hayal gücümüz harekete geçti. Kaleden sonra hemen yanındaki Kars ve Ardahan arasında kalan Çıldır Gölü'ne doğru yola çıktık. Burada yerel halkın nasıl da doğa ile uyumlu bir hayat sürmeyi öğrendiğini gördük ve buz tutmuş gölde onlarla birlikte ağla balık tuttuk. Daha sonra da Ufuk Bey'in atları Poyraz ve Ayaz'la birlikte gölün üzerinde atlı kızağa bindik. Kars'a dönmeden önce akşam olmaya başladıkça, iyice soğumaya başlayan havadan kendimizi korumak için Atalay'ın Yeri'nde kısa bir mola verdik ve sobanın yanında birer çay ile içimizi ısıttık. Ertesi gün, sabah olur olmaz Kars'a kadar gelmişken tarihimizin en hüzünlü olaylarından biri olan, on binlerce şehit verdiğimiz Sarıkamış'ı da mutlaka ziyaret etmeliyiz diyerek şehitliğin yolunu tuttuk. İçinde olduğumuz modern kıyafetlerin bile bizi soğuğundan koruyamadığı Kars'ın kışında askerlerimizin fedakarlığını ve azmini düşünerek ruhları şah olsun dedik.

Kars'ın En Lezzetli Yemekleri

Kars'ta gördüğünüz gibi gezilecek ve görülecek çok yer var ama Kars seyahatini yöresel lezzetler olmadan düşünmek imkânsız. Bizde Kars'ta geçirdiğimiz süre boyunca çok sayıda yerel lezzetin tadına bakma fırsatı yakaladık. İlk günümüzün akşamında, Kars'ın şehir merkezini gezdikten sonra günler öncesinden rezervasyon yaptırdığımız Hanımeli Restoran'da Kars lezzetlerini keşfetmeye başladık. Dilek Abla ve Çetin Abi'nin birlikte işlettiği restoranda çok merak ettiğimiz kaz etinden bardağı ters çevirdiğimizde bile dökülmeyen yoğurtlarına kadar pek çok yerel lezzetin tadına baktık.

Kars'a gelmişken mutlaka tadına bakılması gereken lezzetli bir yemek olan kaz eti, onun yağında pişen bulgur pilavı ile birlikte geldi. İkisini de afiyetle yedik. Kuzu incikten yapılan ve özel servis edilen bir başka nefis lezzet olan pitinin tadına bakarken de âşık atışmasını dinledik. Gece artık herkes gitmeye başladığında Dilek Abla'dan hikayesini ve tarifini öğrendiğimiz, gece aniden gelen misafirlere yapıldığı için gafil konuk adı verilen tatlıyı denedik. Künefe veya baklava gibi önceden yapılan bir tatlı olmayan bu lezzet sadece bir kaşık un ve bir kaşık yağ ile yani evde her an hazır olabilecek malzemeler ile yapılıyormuş. Krep haline geldikten sonra da üzerine bal, tarçın, zencefil, kakule gibi yedi çeşit baharat dökülerek servis ediliyormuş. Buradaki keyifli zamanımızı Çetin Abi'nin çaldığı yerel enstrümanları dinleyerek tamamladık. Otele dönmeden ise Kafkas danslarının sahnelendiği Sahne Kars'a gittik. Etkileyici müzikler eşliğinde halk danslarını seyrederek gecemizi sonlandırdık. Ertesi gün akşam yemeği için ise Gastrokars'ı seçtik.

Burası da yine önceden rezervasyon yapılması gereken bir restoran. Amacımız burada kaz ciğerinin de tadına bakmaktı ama henüz zamanı gelmediği için maalesef bu tattan mahrum kaldık. Siz giderseniz bizim için mutlaka deneyin. Burada piti, erişte, Kafkas salatası ve kazın yanında görünümleri nedeniyle birbirleri ile karıştırılan hengel (hıngel, hingel) ve mantıyı da denedik. Burada hemen bir tüyo verelim; mantının içinde kıyma bulunuyor, hengel ise etsiz ve bol tereyağlı oluyor. Kars'ta akşam yemekleri kadar kahvaltı da çok lezzetli. Bu nedenle kaldığımız otel olan Vilayetler Evi'ndeki konaklamamıza kahvaltı dahil olsa da Kars kalesine çok yakın olan Sütlü Çardak ve Kaz Evi'nde de kahvaltı yapmayı ihmal etmedik. Börekten keteye, bişiden tuluk peynirine diğer Kars lezzetlerinin de tadına buralarda bakma fırsatı yakaladık. Kars'ta bu kadar yerel lezzetin tadına baktıktan sonra evde bizi bekleyenler için de elimiz boş dönemeyiz diyerek yerel ürünler almak için Karsak'a gittik. Kapıdan içeri girer girmez bizi yeşil ceviz pekmezi ile karşıladılar. Kars'ın soğuğunda içimizi ısıtmak için birebir olan bu içecekten birkaç yudum aldıktan sonra peynirlerin de tadına baktık. Göbek kaşar ve bir kilogramında yaklaşık 25-30 litre süt kullanılan Kars gravyer peynirini denerken gravyer peynirinin içindeki gözeneklerin nasıl olması gerektiği gibi yöresel peynirlerin inceliklerini öğrendik. Biz bunları dinlerken yerel Karslılar da buraya gelip kaz etlerini alıyorlardı. Biz kaz eti almasak da bol bol peynir almayı ihmal etmedik. Özetle Kars gezilecek yerleri ile olduğu kadar yerel lezzetleri ile de kalbimizi kazandı. Kim bilir belki bir kayak tatilini bahane edip tekrar geri döneriz…

Sofra’da Bu Ay

  • Zeynep Dinç'ten Limonlu Tarifler
  • Ramazan'ın Baş Tacı Çorbalar
  • Şef Bahtiyar Büyükduman'dan Sıra Dışı Tabaklar
ve Daha Fazlası ...