Kürşat Başar ile Lezzetli Sofralar
"Sen olsaydın yapmazdın biliyorum", "Konuştuğumuz gibi uzaklara" ve diğer kitaplarında olduğu gibi sade, yalın, zamansız, zorlamasız ancak
derinlikli kalemiyle tanıdığımız, yazdıkları kadar müziğiyle de ruhumuza iyi gelen, yazar, müzisyen ve gazeteci Kürşat Başar'ın marifetleri bu kadarla da sınırlı değil elbet. Kalbe giden yolu çoktan keşfetmiş olmalı ki zaman zaman mutfağa girip çok güzel yemekler de yapıyor. Son dönemde SG İmalathane'de Selda Güleç'le birlikte "Kürşat Başar'la Sohbetli Sofralar" etkinlikleriyle lezzeti ve sohbeti bol masalarda gördüğümüz Kürşat Başar'ı SG İmalathane'de ziyaret ettik. Kendisi piyanonun başına geçip kulaklarımızın pasını silerken, bir taraftan da sorularımızı yanıtladı. Ve karşınızda Kürşat Başar
Mutfak maceranız nasıl başladı?
Çocukken fasulye ayıklayarak ve patates soyarak başladı diyebilirim. Lise ve üniversite yıllarında da ister istemez yemek yapmayı öğrendim. Zaten o dönemde bu kadar çok dışarıda yemek yeme imkanı da yoktu.
Evde yemek yapar mısınız?
Haftada bir iki gün yaparım. Daha çok zeytinyağlı yemekler, benim iksi dediğim ve kafama göre yaptığım bir sebze çorbası, buğulama balık ve
değişik soslar denediğim makarnalar en çok yaptıklarım arasında.
Mutfakta kendinizce geliştirdiğiniz püf noktalarınız var mı?
Değişik baharatlar deniyorum veya bir tarifteki ürünü bir başkasıyla değiştiriyorum ama ünlü bir esnaf lokantasından öğrendiğim bir püf noktası, çorba dahil yaptığım her yemeği pişirdikten sonra fırınlıyorum.
En sevilen yemeğiniz hangisi?
Makarna, sebze çorbası ve balık buğulama sanıyorum. Bir de omletim ünlüdür. Tabii beni kırmamak için beğendiklerini söylüyor da olabilirler.
Ne yer, ne içersiniz, yemek konusunda seçici misiniz?
Dışarıda en çok balık yiyorum. Seçici olduğum söylenebilir çünkü dediğim gibi çocukluğumdan beri az yerim. Ama şunu kesin yemem, bunu sevmem gibi huyum yok. Sadece güzel yapılmış olması önemli. Benim en sevdiğim yemekler bizim geleneksel tencere yemeklerimiz ve zeytinyağlılardır. Henüz onu yapamıyorum ama çok ince sarılmış yaprak sarmasına bayılırım ve patlıcanın her yemeğini çok severim.
Müzisyen ve yazar olmanızın masaya yansıması nasıl oluyor?
Tabii sohbetler kimi zaman aşk, ilişkiler üzerine gelişse de edebiyata, müziğe uzanıyor. Gelen misafirler kitaplarla ya da müzikle ilgili sorular soruyorlar, kitapların yazılış hikayesini çok merak ediyorlar. Ben de çocukluğumdan beri yazı ve müzikle ilişkimi anlatıyorum.
Sofra hazırlayacaklara Kürşat Başar'dan tüyolar vermek ister misiniz?
Ben sadeliği severim. Beyaz örtü ve bez peçete, pastel renkler ve çiçekler benim için bir masayı en güzel yapan şeylerdir tabii mum da olursa iyi olur.
Eklemek istedikleriniz…
Biz ailecek masada toplanırız. Birçok konu masada konuşulur. Misafir geldiğinde eskiden ilk sorulan soru "Karnın aç mı? Allah ne verdiyse beraber yeriz." olurdu ve tabii anında evin kadınları bir şeyler bulur buluşturur, o masayı şölene dönüştürüverirlerdi. Buna hala hayret ederim. Bu bizim kültürümüz. Köyde de kentte de böyledir. Bir Ege seyahatinde dağ başında bir yolda giderken çok güzel iki masa konulmuş bir bahçe gördüm. Herhalde gözleme filan yapan bir lokanta diye düşünüp içeri girdim, oturdum. Bir kadın geldi, neler var, ne yiyebiliriz, dedim. Hemen bir börek yapayım, salata var, çay koydum dedi. Meğerse orası o ailenin bahçesiymiş. Tanrı misafiri deyip beni ağırladılar. Yemek aslında yalnızca lezzetle ilgili bir şey değil, onu güzel yapan kiminle, kimlerle o masayı paylaştığınız ve o masadan kalktığınızda yanınızda ne götürdüğünüz...
Sofra’da Bu Ay
- Muz ile Işıldayan Tarifler
- Yeni Yılın İlk Kahvaltı Tabakları
- Muhteşem Ana Yemekler